Gerçeği Görmezden Gelenler ve Türkiye’nin Menfaatine Düşmanlık

Gerçeği Görmezden Gelenler ve Türkiye’nin Menfaatine Düşmanlık

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı, Göktepe-3 kuyusunda keşfedilen 75 milyar metreküplük doğalgaz müjdesi, ülke adına sevindirici ve stratejik öneme sahip bir gelişmeydi. Ancak bu haberi memnuniyetle karşılayıp takdir edecek yerde, bazı çevrelerin yine alışıldık şekilde şüpheyle yaklaşmaları, hatta dalga geçmeleri dikkat çekiciydi.

Bu kesim, geçmişte de benzer tavırlar sergilemişti. Yerli otomobil projesine inanmadılar. Zonguldak açıklarında bulunan doğal gaz rezervlerini küçümsediler. Gabar’daki petrol keşfini yok saydılar. Şimdi de Göktepe’deki yeni rezervle ilgili aynı tutumu sürdürüyorlar. Oysa bu haberler, ülkemizin geleceği için atılmış büyük adımlardır. Enerji alanında dışa bağımlılığı azaltacak, ekonomik kalkınmayı hızlandıracak gelişmelerdir.

Aslında burada temel bir soruyla karşı karşıyayız: Bu insanlar neden Türkiye’nin menfaatine olan her gelişmeye karşı çıkarlar? Neden ülke adına sevindirici bir haber karşısında bile buruk bir ifade takınıp, olumsuz yorumlar yapmayı tercih ederler?

Bunun örneklerini geçmişte defalarca gördük. Türkiye’nin terörle mücadelesinde önemli gelişmeler yaşandığında, terör örgütü PKK’nın silah bırakma yönünde sinyaller verdiği zamanlarda dahi bu zihniyet buna karşı çıkmıştır. Aynı şekilde, ABD Başkanı Trump’ın, Cumhurbaşkanımızın girişimleriyle Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırma kararı aldığı süreçte de bu çevreler memnuniyet göstermek yerine eleştiriyle yaklaşmıştır.

Yine, Rusya-Ukrayna savaşı sürecinde Türkiye’nin arabuluculuk çabaları ve İstanbul’da başlatılan müzakere girişimleri dahi bu kişilerde rahatsızlık uyandırmıştır.

Bu zihniyetin ortak özelliği, Türkiye’nin yararına olan her gelişmeyi küçümsemek, itibarsızlaştırmak ve hatta karikatürize etmektir. Kendilerini muhalif olarak tanımlarlar ama söylem ve eylemleri çoğu zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı sistematik bir düşmanlığa dönüşür. Bu farkında olunması gereken ciddi bir meseledir.

Bizim en öncelikli görevimiz, bu zihniyetin geçmişte olduğu gibi – örneğin Jöntürkler döneminde olduğu gibi – toplumu zehirlemesine, umutları kırmasına, milli başarıları değersizleştirmesine izin vermemektir. Bilhassa medya ve sosyal medya aracılığıyla yayılan bilgi kirliliğine karşı doğru ve sağlıklı bilgiyi kamuoyuna ulaştırmak hayati önemdedir.

Türkiye Cumhuriyetinin her bir vatandaşının görevi; hangi siyasi partiye oy verirse versin, önce ülkesinin menfaatlerini düşünmek ve bu doğrultuda hareket etmektir. Çünkü hepimizin tek bir ülkesi var: Türkiye Cumhuriyeti. Onu yüceltmek, korumak, kalkındırmak hepimizin ortak sorumluluğudur.

Eğer çocuklarımıza daha güçlü, daha müreffeh, daha saygın bir ülke bırakmak istiyorsak; gerçeğin yalan karşısında galip gelmesini sağlamak zorundayız. Eleştirel düşünce ile kötü niyetli karalama arasındaki farkı doğru şekilde ayırt etmek ve bu farkı toplumla paylaşmak, vatanını seven herkesin asli vazifesidir.

Yazar