Denizaşırı Rüzgar Enerjisinin 2025’e Kadar Göreceği Büyüme
Petrol ve gaz sektörü, denizaşırı tedarik zincirinin en büyüğü olmaya devam ederken, denizaşırı rüzgar enerji pazarının geleneksel petrol ve gaz yatırımcıları için daha cazip büyümesi bekleniliyor. Bugün sınırlı bir geçiş var, ancak ilk hamle rüzgar enerjisi ile oldu ve yakında daha fazlası gelecek. Denizaşırı rüzgar enerjisine ilgi ve yatırım büyüdükçe, denizaşırı petrol ve doğal gaz yatırımları istikrar kazanacak ve iki sektör arasındaki boşluğu daraltacaktır. Megawatt başına ortalama küresel yatırım harcamalarında %29’luk bir düşüşe rağmen 2020-2025 yılları arasında denizaşırı rüzgar enerjisinde 200 milyar dolardan fazla yatırımın gerçekleştirileceği tahmin ediliyor.
Açık denizdeki rüzgar enerjisi konusunda artan yatırımların önümüzdeki beş yıl boyunca denizaşırı petrol ve gaz yatırımları arasındaki farkın azalacağı düşünülmektedir. Analistler, Avrupa, Çin ve Güney Asya açıklarındaki bazı olgunlaşmış iyi kurulmuş girişim bölgelerinde “2020’lerde denizaşırı rüzgar enerjisi yatırımının petrol ve gazla eşleşeceği bölgelerde bir yakınlaşma noktası” olabileceğini söyledi. Denizaşırı petrol ve doğal gaz, şu anda diğer petrol ve doğal gaz projelerine yapılan kısa vadeli yatırım eğilimi ile rekabet etmektedir. Bu eğilim, 2022’deki yatırımların görünürlüğünü ve kesinliğini azaltmaktadır. Açık deniz rüzgar enerjisi ,konusundaki yatırımlar çoğunlukla hükümet teşviklerine bağlı. Analistler, 2025 yılına kadar tahmini denizaşırı kapasitesinin yüzde 82’sine bir destek planı verildiğini veya daha gelişmiş bir aşamada olduğunu belirtti. Açık deniz rüzgar enerjisi projelerinin büyüklüğünün, 2025 yılına kadar %63 oranında artması beklenmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, 2020’lerin ortalarında sektöre yapılan yıllık yatırımların 15 milyar doları aşabileceğini ve önümüzdeki beş yıl içinde ABD açık deniz petrol ve doğal gaz yatırımlarını geçebileceği öngörülüyor.2019 yılında ABD rüzgar enerjisi endüstrisi, rekor kıran 3. kurulum yılını üst üste kaydetti ve yeni rüzgar kapasitesi 9.14 GW’a ulaştı.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) raporuna göre, açık deniz rüzgar enerjisi, önümüzdeki yirmi yıl içinde etkileyici bir şekilde genişleyecek ve enerji sistemlerinin karbondan arındırılması ve elektrik arzının büyüyen bir parçası haline gelmesi nedeniyle hava kirliliğinin azaltılması çabalarını artıracaktır. IEA’ya göre maliyet düşüşleri, destekleyici hükümet politikaları ve daha büyük türbinler gibi bazı önemli teknolojik ilerlemelerden dolayı 2040 yılına kadar küresel denizaşırı rüzgar kapasitesinin 15 kat artabileceğini ve yaklaşık 1 trilyon dolarlık kümülatif yatırımları çekebileceği söyleniyor. Rapor, açık deniz rüzgar teknolojisinin politika yapıcıların hızlandırılmış desteğiyle çok daha güçlü büyüme potansiyeline sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Avrupa açık deniz rüzgar teknolojisine öncülük etmiştir ve bölge gelecekteki gelişimin güç merkezi olarak konumlandırılmıştır. Bugün, Avrupa Birliği’nde açık deniz rüzgar kapasitesi yaklaşık 20 Gigawatt’tır. Mevcut politikalar sayesinde, bu güç 2040 yılına kadar yaklaşık 130 Gigawatt civarına çıkabilecektir.
Çin, hava kirliliğini azaltma çabalarıyla denizaşırı rüzgar enerjisinin uzun vadeli büyümesinde de önemli bir rol oynayacaktır. Teknoloji, özellikle Çin’de caziptir. Denizdeki rüzgar, ülkenin doğusunda ve güneyinde bulunan büyük nüfus merkezlerinin yakınında inşa edilebilir. 2025 civarında Çin, Birleşik Krallık’ı geçerek, herhangi bir ülkenin en büyük denizaşırı rüzgar gücüne sahip olacak gibi görünüyor. Çin’in açık deniz rüzgar kapasitesi 2040 yılına kadar, bugün 4 Gigawatt’tan 110 Gigawatt’a çıkarılabilecek şekilde. Küresel sürdürülebilir enerji hedeflerini karşılamak için tasarlanan politikalar bunu 170 Gigawatt’ın üzerine çıkarabilir.
Gelişmiş ülkelerin uyguladıkları politikaların hedefleri, enerji arz güvenliği, temiz enerji ve enerji talebindeki artışın giderilmesi hususundadır. Denizaşırı rüzgar enerjisi, Türkiye’nin gelişimine pozitif katkı sağlayacak bir enerji türü olur. Aynı şekilde Türkiye kendi politikalarını ortaya koyarak enerji konusunda ileriye dönük yatırımlar uygularsa arz güvenliği konusunda rahatlamış olur. Türkiye gelişmekte olan bir ülke ve nüfus artışı göz önüne alınarak enerjiye duyduğu ihtiyaç nüfus artışı ile orantılıdır. Politikalar sonucu Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu enerjinin büyük bir kısmının giderilmesi mümkün olur.
Yazarlar: Beyza Kanlı, Halil İbrahim Kalender