Exxon’ un Son Keşfi ve Doğu Akdeniz Denklemleri
Doğu Akdeniz’de ve özellikle Kıbrıs açıklarında yaşanan son gelişmeleri (milli ve bilimsel bir perspektiften) yorumlamadan önce, genel tabloyu özetlersek;
Doğu Akdeniz birçok yönüyle ülkemizin sürekli dikkatini celbeden stratejik coğrafyalardan bir tanesidir. Özellikle son 10 yılda yapılan doğalgaz keşifleri ile Doğu Akdeniz çok daha farklı bir önem kazanmıştır. Tabii bu önemin yanı sıra, mevcut keşifler ve kaynak potansiyeli uluslararası arenada politik argüman olarak da kullanılmaya başlanmıştır. O halde, bölgedeki kaynak potansiyelini doğru analiz etmek ve uzun vadeli diplomatik hedefleri bu minvalde kurgulamak gereklidir.
Doğu Akdeniz’de 2050 yılına kadarlık zaman zarfı için en kapsamlı ve tutarlı projeksiyonlar tarafımızca hazırlanmış ve yayımlanmıştır. Bu kapsamda maddeler halinde kısa bir özet yapmak gerekirse:
- Bölgedeki toplam mevcut kanıtlanmış gaz rezervi; Mısır’da 2,2 trilyon m3, İsrail’de 1 trilyon m3 ve Kıbrıs açıklarında 0,1 trilyon m3’tür. Rusya’nın toplam rezervinin 33 trilyon m3’ler civarında olduğu düşünülürse, bu oran bir hayli düşüktür.
- Mısır’ın ihracat potansiyeli, 2022-2032 yılları arasında ortalama 18-20 milyar m3 civarındadır. Bu hacmi de atıl durumdaki boş LNG tesisleri üzerinden ihraç edecektir. Yani ilgili yıllarda, Mısır’da İsrail yada Güney Kıbrıs’ın kullanabileceği fazladan boş LNG kapasitesi olmayacaktır.
- İsrail’in 2020-2040 yılları arasındaki ihracat potansiyeli (Ürdün satış anlaşmasındaki hacim çıkartıldığında) ortalama 3-5 milyar m3 civarındadır. İsrail hali hazırda bu hacmi nakledebilecek market aramaktadır.
- Güney Kıbrıs’ın keşif açıklması yaptığı Afrodit sahasının yıllık “peak” üretimi 7 milyar m3/yıl olabilecektir. Fakat bu sahanın üretime alınması ile ilgili siyasi ihtilaflar ve teknik-ekonomik riskler mevcuttur.
- İsrail ve Güney Kıbrıs’ın ihracat hacimleri birleştirilerek, bu hacmin Türkiye’ye yada EastMed isimli bir boru hattı ile Avrupa’ya nakli ile ilgili planlar söz konusudur.
- EastMed projesi (hali hazırda yaklaşık 10 – 12 milyar m3/yıllık bir hacmi yaklaşık 20 yıllığına doldurabilecek kaynak potansiyeline haiz olsa da) taşıma maliyetleri ve hedef piyasa koşulları dikkate alındığında ekonomik olmadığı için uygulanabilir bir seçenek değildir.
- Türkiye opsiyonu için ise henüz istenilen siyasi ortam oluşmamıştır.
- LNG opsiyonu da, ilgili ruhsatların “kuru gaz” niteliğindeki yapılar ihtiva etmesi sebebiyle yine ekonomik görülmemektedir.
- İsrail’in yeni ruhsat alanlarına müşteri bulabilmesi için de yegane beklentisi bir ihraç güzergahı elde edebilmektir.
- Hali hazırda bütün dengeler İsrail ve Güney Kıbrıs’ı Türkiye’ye muhtaç etmektedir. Lakin Lübnan’da büyük bir keşif yapılması bütün dengeleri değiştirecektir.
- Lübnan da İsrail’den daha büyük potansiyelde kaynak keşfedilme olasılığı yüksektir.
- Şayet Türkiye şu zaman zarfı içerisinde dengeleri lehine değiştirebilir ise, Lübnan’daki gelişmeler de Türkiye odaklı olarak şekillendirilebilecektir.
- Tabii bu süreçte geç kalınırsa, bu fırsat değerlendirilemeyecektir.
- Suriye deniz alanlarında da ciddi anlamda potansiyel olduğu düşünülmektedir. Hatta bu alanlarda bazı Rus firmalarının sondaj faaliyetleri ile ilgili çalışmaları sürmektedir.
Bu tabloda maddeler halinde ortaya koyulmaya çalışılan mevcut duruma ek olarak, (doğruluğu hakkında soru işaretleri olsa da) Güney Kıbrıs’ın keşif açıklaması yaptığı Kalypso ve son olarak, Mavi Vatan tatbikatımız öncesinde Exxon tarafından duyurulan sözde 10 numaralı ruhsatta yer alan Glaucus yapısındaki keşfin de dikkatle incelenmesi gereklidir.
Bölgede daha önce yapılan keşif açıklamalarının birçoğunun çok abartılı tahminler ortaya koyduğu ve zamanla iddiaların ilk ortaya atılan rakamların %10’u ila %20’si arasında bir rezerv beklentisi ile neticelendiği tecrübe ile sabittir. Yine de teknik olarak bir yere dayandırılamayacak bu yaklaşımı bir kenara bırakarak, iddia edilen yeni keşifleri yorumlarsak;
- Öncelikle 6 numaralı ruhsatta 8 Şubat 2018’de keşfi açıklanan Kalypso yapısı üzerinde de, 10 numaralı ruhsatta iddia edilen Glaucus yapısı üzerinde de ülkemizin hakkı söz konusudur. İlgili yapılar kısmen ülkemizin deniz alanları dahiline girmektedir.
- Bunların yanı sıra, ilgili alanların Türkiye deniz alanlarına girmeyen kısımlarında ise, yine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin söz hakkı bulunmaktadır.
- Yani öncelikle bölgede yapılan bütün girişimlerde, hukuken hak ihlali söz konusudur.
- Bu hususu bir kenara bırakarak, rezerv ve üretim perspektifli bir inceleme yapıldığında;
- Daha önceki çalışmalarımızda da belirttiğimiz üzere, Kalypso yapısında tahminlerimize göre 112 milyar m3 civarında (kuru) gaz bulunmaktadır. Yani kısmen Afrodit sahasının rezervine ve akışkan özelliklerine sahip bir saha keşfedilmiştir.
- Kuru gaz sahası olduğu için yine ekonomik olarak bir LNG tesisi yapılabilmesi söz konusu değildir.
- Exxon tarafından Şubat sonunda keşfi açıklanan Glaucus yapısında ise, yapılan açıklamalara bakılırsa, 142 – 227 milyar m3 arasında yerinde gaz mevcudiyeti beklentisi bulunmaktadır.
- Bu beklentiyi her türlü şüpheye rağmen kabul etmenin yanı sıra, saha geliştirme sondajları neticesinde (bölgedeki diğer örneklere de dikkat ederek) varsayımların %30 azalacağı öngörüsü ile;
- yerinde gaz miktarı ilk aşamada 160 milyar m3 olarak kabul edilirse,
- bu oranın geliştirme sondajları neticesinde %30 azaldığı varsayılır ise;
- geriye kalan miktarın da, ancak %80’inin sağılabilir rezerv kategorisinde olduğu düşünülür ise;
- bu yapının da rezervinin 89,6 milyar m3 civarında olacağı tahmin edilebilecektir.
- Yani ortada yine çok da büyütülemeyecek bir keşif açıklaması söz konusudur.
- Kaldı ki, ilgili 6 ve 10 numaralı ruhsatlarda büyük yatırımlar yaparak, saha geliştirme çalışmaları yürütmek, buna izin vermeyecek olan Türkiye’nin mevcudiyeti dikkate alındığında hiç de makul görülmemektedir.
- Mavi Vatan tatbikatı da bu minvalde güzel bir uyarıdır!
- Yine de sürecin siyasi ve ihtilaflı hususlarını bir kenara bırakıp, teknik değerlendirmesine devam edersek;
- “Afrodit + Kalypso + İsrail (Leviathan kalan ihraç potansiyeli) + Glaucus” dörtlüsünün toplam ihraç potansiyeli (geliştirme zamanları net olmamak ile birlikte, peak seviyede) 20 – 25 milyar m3/yıl civarında olabilecektir. Bu da 20 milyar m3/yıl kapasiteli bir boru hattı inşasını yeniden gündeme getirse de, mevcut piyasa koşullarında halen ekonomik bir çözüm söz konusu değildir.
- Lakin! Henüz Glaucus yapısındaki keşfin akışkan ve rezervuar özellikleri hakkında net bir bilgi bulunmamaktadır.
- Şayet bu sahada diğer yapılardan farklı olarak daha fazla ağır hidrokarbon molekülleri içeren “wet gas” niteliğinde bir akışkan mevcut ise, bu durumda diğer üç kaynağın harmanlanarak LNG’ye ekonomik olarak dönüştürülebildiği bir model söz konusu olabilecektir!
- Türkiye’nin bu seçenekleri dikkatle takip edip, gerekli müdahalaleri yapması gerekmektedir.
- Çünkü mevcut keşiflerin geliştirilememesinin en önemli sebebi, ekonomik ve siyasi olarak bir pazara açılma imkanı bulunamamasıdır.
- Bu sebeple de halen bütün ihracat seçenekleri Türkiye’nin lehinedir.
- Fakat bu yeni keşfin akışkan niteliklerinin farklı olması olasılığı dengeleri değiştirebilme ihtimalini doğurmaktadır.
- Yine de TESPAM bünyesinde (halka açık verileri yorumlayarak) yaptığımız çalışmalar; ilgili sahaların potansiyellerinin daha da düşük olduğu ve Glaucus’un da kuru gaz olma ihtimalinin daha yüksek olduğu minvalde bir tahmini desteklemektedir. Tabii bu tahminleri geliştirebilmek için de daha fazla veriye ihtiyaç duyulmaktadır.
Sonuç olarak, bölgede mevcudiyetini her açıdan hissettiren devletimizin bu konuyu da dikkatle takip etmesi, olası bütün senaryoları çalışması ve önceden bunlar ile ilgili önlemler geliştirmesi gerekmetedir.
Yazar: Oğuzhan Akyener
Yazar
Recent Posts
- Türkiye’de İklim Değişikliği ve Emisyon Ticaret Sistemi Anketi Sonuç Raporu
- Türkiye’de İklim Değişikliği ile ilgili Olumsuz Algılar Anketi Sonuç Raporu
- Elektrik Santrallerinde Soğutma Kulelerinden Havaya Giden Sıcak Buharın Enerjisi Kullanılamaz mı?
- Hava Kirliliği Nedir? Türkiye‘deki Çalışan ve Planlanan Kömür Santralleri Listesi
- AT GÜCÜ YEŞİL ENERJİDİR