"Bizim Kıbrıs" İçin Yeni Bir Çözüm Önerisi

Cenevre’de Kıbrıs müzakereleri sürerken, tabii bu arada Rumların arsız toprak taleplerinin, şükür ki Türk tarafınca kabul edilmediği haberleri gelirken, bir çözüm önerisi de biz ortaya koyalım istedik.

Lütfen okuyalım!

Bilindiği gibi biz dostluğu samimi ve düşmanlığı şiddetli bir milletiz. Bununla birlikte düsturumuz gereği barışı destekleriz.

Peki barış olsun!

Barış noktasında Batı bloğunun öncelikli istekleri nelerdir?

  • Rusya’nın Akdeniz’de artan hakimiyeti engellensin.
  • Türkiye’nin hakkı olan fakat Güney Kıbrıs Rum Kesimi tarafından bu hak gasp edilerek, kağıt üzerinde ABD’li, İtalyan, Fransız ve Norveç’li şirketlere verilen ruhsat alanlarında, bu şirketler faaliyetlerine devam etsin.
  • Türkiye NATO, ABD, AB ile ilişkilerini düzeltsin.
  • Kıbrıs adasında Batı Bloğu için bir güvenlik riski olmasın.
  • Kıbrıs civarında keşfedilecek yada Afrodit gibi keşfedilmiş potansiyel yapılar üretime alınarak, sorunsuz bir şekilde Türkiye’ye, oradan da AB’ye nakledilsin.
  • Bölge kendilerinin askeri kontrolü altında olsun.
  • Belki son olarak da; adadaki şımarık din kardeşleri olan Rumlara yönelik bir tehtid oluşmasın.

Hepsine tamam! Fakat onların istedikleri şekilde değil!

Peki Nasıl?

  • Bütün Kıbrıs Türkiye’ye bağlanacak.
  • Orada yaşayan bütün halkın huzurunu-refahını-sıkıntılarını Türkiye üstlenecek.
  • Orada haliyle sadece Türkiye’nin askerleri bulunabilecek.
  • Çok istenirse, Türkiye kendi bünyesinde askeri üsler kurmasına izin verdiği gibi, NATO ve ABD’ye de Kıbrıs’da askeri üsler kurma izni verebilecek.
  • Çok arzu edilirse, oradaki Rum kardeşlerini mağdur etmemek için, Türkiye de AB’ye alınabilecek.

Tabii!

Madem bir barış yapıyoruz ve müttefik olmaktan bahsediyoruz:

  • Bütün Batı bloğu (ABD, İngiltere, AB, İsrail) öncelikle Türkiye’yi tehdit eden FETÖ-YPG-PYD-PKK-DAEŞ gibi terör örgütlerine verdikleri desteği kesecek.
  • FETÖ elebaşısını derhal Türkiye’ye iade edecek.
  • Türkiye’nin medeniyet coğrafyasında atacağı adımlarda Türkiye’ye de danışacak.
  • Sürekli uyguladığı psikolojik ve ekonomik tacizlerden vazgeçecek.
  • NATO, BM gibi gruplarda Türkiye’nin, bütün medeniyet coğrafyasını temsil etmesini ve sürekli daimi üyelerden olmasını kabul edecek.

Bu durumda Türkiye’nin Kıbrıs’ı da kendisine almasından sonra yeni kıta sahanlığı aşağıdaki haritadaki gibi olacak:

Harita1: Kıbrıs Türkiye’nin Olduktan Sonra Yeni Kıta Sahanlığı

Not: Kıbrıs Türkiye’ye katıldıktan sonra, yukarıdaki haritadaki tüm kırmızı alanlar Türkiye’nin kıta sahanlığına girmiş olacaktır. İlgili alanın güney ucundaki turuncu gibi alanlar ise GKRK’nin yukarıda bahsedilen yabancı şirketlere haksız olarak kağıt üzerinde pertol&gaz aramacılığı için tahsis ettiği alanlardır.

Bunlar yapıldıktan sonra, gelelim yeniden Kıbrıs barış süreciyle ilgili yukarıda tamam dediğimiz hususlara:

  1. Böyle bir kurgu da zaten Rusya’nın Akdeniz’deki etkisi zayıflayacak. Hatta Orta Doğu’da dahi etkinliği kalmayacak.
  2. Yeni kıta sahanlığı dikkate alınınca, Türkiye Rumların verdiği lisansların hiçbirini iptal etmeyecek. Sadece aynı şirketlerle anlaşmaları kendi adına yenileyecek. Hatta bunun da ötesinde batılı petrol şirketlerine (özellikle Trump’ın yeni dış işleri bakanının CEO’su olduğu EXXON gibi firmalara) yeni haritada görülen Türkiye’ye ait neresi varsa, istedikleri alanlarda arama ruhsatı verebilecek. (Yeterki gelsinler, yatırım yapsınlar, bulsunlar, üretsinler, hem kendilerine hem de bize kazandırsınlar.)
  3. ABD, NATO, AB, BM gibi batılı ülke ve birlikler ile zaten Türkiye’nin arası düzelmiş olacak.
  4. Ada kendi halinde zayıf ve içten ihtilaflı bir cumhuriyetçik olacağına, güçlü ve müttefik Türkiye’nin bir parçası olduğunda Batı bloğu için daha az riskli bir yer haline gelecek.
  5. Afrodit’in yanı sıra, diğer tüm keşiflerin, hatta az da olsa İsrail’in kalan gazının boru hatlarıyla Türkiye’ye oradan da AB’ye sevk edilmesinde hiçbir sıkıntı yaşanmayacak. Hatta ilgili boru hatlarını dahi Türkiye finanse edecek. (Bu güzellik de bizden olsun!)
  6. Bölge zaten müttefikleri olan Türkiye’nin askeri kontrolünde kaldığı için, kendi kontrollerindeymiş gibi olacak. (Tabii bizi içten içe en büyük düşmanları olarak kabul etmiyorlarsa!) Hatta, yukarıda ifade edildiği gibi çok istenirse, kendilerine üs açma izni de verilebilecek.
  7. Bünyesinde barınan farklı dini ve etnik gruplara nasıl en iyi şekilde muamele edebildiğini Türkiye tarihi mirası ile kanıtlamıştır. Bunun yanında Kıbrıs’da bir iç savaşın başlamaması için Türkiye’nin varlığı gerekli ve yeterlidir.

Nasıl çözüm ama?

Bütün taraflar için BM’nin ortaya koyduğundan ve AB-ABD-İngiltere & İsrail’in ısrar ettiğinden daha makul değil mi?

Hadi şimdi Kıbrıs’ta barış olsun…

Oğuzhan AKYENER

TESPAM Başkanı

Yazar